ALTYAPI VE ÜSTYAPI
ALTYAPI VE ÜSTYAPI NEDİR?
Altyapı ve üstyapı, Toplumsal kuruluşun bütün elemanları, başlıca iki ana grupta toplanabilir. Ekonomik ilişkileri ve bunlar etrafında biçimlenen üretim ilişkilerini oluşturan maddi unsurlar grubuna “temel” ya da “altyapı” diyoruz. Toplumun, manevi, siyasi, düşünsel olaylarının ve kurumlarının oluşturduğu ikinci grup unsurlara ise “üstyapı” adını veriyoruz.
ALTAPI VE ÜSTYAPI ARASINDAKİ İLİŞKİ
Üstyapı, toplumun altyapısının bir yansımasıdır. Her toplum, üretimi ne tarzda gerçekleştiriyor, hayatın yeniden üretimi sürecinde ne türden ilişkilere giriyorsa ve bu ilişkilerde hangi sınıf egemen durumdaysa, üstyapıyı oluşturan elemanlar da bunların özelliklerini gösterirler. Her toplumda egemen fikirler, bu yüzden egemen sınıfların fikirleridir. Gene her toplumun, dinsel, ahlaki, felsefi, hukuki yapıları, yani üstyapısı, temele siyaset aracılığıyla bağlanır ve böylece üstyapının altyapı üzerinde etkili olması sağlanır. Fakat genel olarak ve tarihi bakımdan, daima belirleyici olan altyapıdır.
“Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısını, belirli toplumsal bilinç şekillerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyapının üzerinde yükseldiği somut temeli oluşturur. Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır.” (Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yayınları)
ALTYAPI VE ÜSTYAPI ARASINDAKİ ÇELİŞKİ
Sınıflı toplumlarda altyapı ile üstyapı arasında uzlaşmaz çelişmeler bulunur. Özellikle mülkiyet ve siyasi üstyapı, altyapıda gelişen üretici güçlerin gerisinde ve onun üzerinde gelişmeyi engelleyici bir rol oynamasından dolayı da bunlarla karşıt bir durumdadır. Diğer yandan egemen üstyapı, üretici güçlerin gelişmesini yansıtan başka ideolojik ve siyasi fikirlerle, ahlaki tutumlarla ve kültür unsurlarıyla da çatışma halindedir. Ezilen sınıfların mücadelesinin yarattığı yeni düşünceler, yeni siyasi örgütlenmeler, yeni toplumsal alışkanlıklar ve gelenekler, egemen üstyapının yerleşik ve gerici unsurlarıyla karşı karşıyadır. Toplumun temel çelişmesinden kaynaklanan bu karşıtlık, işçi sınıfının ideolojisi ve örgütleri aracılığıyla en keskin ve uzlaşmaz biçimini kazanır.
ENGELS’TEN ALTYAPI VE ÜSTYAPI ÜZERİNE
“Materyalist tarih anlayışına göre, tarihte en sonu belirleyici öge, gerçek hayatın üretimi ve yeniden üretimidir. Ne Marx ne de ben bundan fazlasını hiçbir zaman öne sürmedik. Böyle olunca, eğer birisi, ekonomik etmenin biricik belirleyici öge olduğunu söyleyerek sorunu çarpıtırsa, bu önermeyi, anlamsız, soyut ve budalaca bir ifadeye dönüştürmüş olur. Ekonomik durum temeldir ama, üstyapının çeşitli ögeleri –sınıf savaşımının politik biçimleri ile bunun sonuçları, yani: başarılı bir çarpışmadan sonra, zaferi kazanan sınıfın oluşturduğu anayasalar vb. hukuksal biçimler ve hatta, bu gerçek savaşımların bunlara katılanların beyninde uyandırdığı yansımalar, politik, hukuksal, felsefi teoriler, dinsel görüşler ve bunların bir dogmalar sistemi halinde gelişmeleri– de, tarihsel savaşımların gidişleri üzerinde etkilerini gösterirler ve birçok hallerde bunların biçimlerinin belirlenmesinde baskın bir rol oynarlar. Bütün bu ögeler arasında karşılıklı bir etkileşim vardır; bütün sonsuz rastlantılar çokluğu (yani, iç bağıntısı o kadar uzak ve olanaksız göründüğü için, yok ya da ihmal edilebilir sayabileceğimiz şeyler ve durumlar) ortasında ekonomik devinim en sonu kendisini zorunlu olarak belli eder. Böyle olmasaydı, teorinin, tarihin herhangi bir dönemine uygulanması, bir bilinmeyenli basit bir denklemin çözümlenmesinden daha kolay olurdu.”